
İslamiyet’ten önceki Türklere ait bilgiler M.Ö. 4000 yıl gerilere kadar gitmektedir. Bu köklü bilgiler arasında kadının temel nitelikleri “Ana” lık ve “kahramanlık” tır. Kadın ata binme, silah kullanma, savaşabilme gücü ile de değerlendirmeye tabidir
Türkler tarihleri boyunca kadına hep değer vermişler ve onu yüceltmişlerdir. Özellikle Oğuz Kağan Destanı kadına çok yer vermiştir. Sekizinci Yüzyıl Orhun Kitabeleri’nde Türk kadınından saygı ile bahsedilmekte ve Oğuz prenseslerinin sosyal ve siyasi alanlardaki çalışmalarına da değinilmektedir. Bu dönemde kadın savaşta, siyasi toplantılarda ve sosyal ilişkilerde her zaman kocasının yanında yer alırdı.
Türklerin İslamiyet’e girmelerinden önceki mitolojik çağda ve daha sonraki “yazılı eser” döneminde çok ilginç bir yaşam tarzı vardır... “Totemcilik ilk Türklerde de görülmektedir. Yine en ilkel toplum sayılan “klan” hayatını yaşayan atalarımızda “klan” mensupları arasında evlenme yoktur. Erkek evleneceği kızı başka klanlardan seçmeye mecburdur. Exogamı (dışardan evlenme) zorunluluğu aile yaşamına bazı özellikler getirir.” (Kafesoğlu, 1980:9) Türklerin totemi “Kurt” tur.
Totemcilikten sonra Türklerin girdikleri din Şamanizm’dir. Bu dönem “Tanrı” ve “Tanrıça” lara inanma devridir. Türklerin en fazla inandıkları ve güçlü buldukları Tanrı’nın adının “Ana Tanrıca” olması gerçekten ilginçtir. Doğum, iyilik ve aşk gibi “güzel” olan her konunun üzerinde bir “Tanrıça” ismi, buna mukabil hastalık, ölüm ve savaş gibi “fena” konularda olan bir “Tanrı” nın gücü geçer. Eski Türk inanışlarına göre, evrenin yaradılışında Ulu Tanrı’ya “Dünyayı yaratan fikri”ni veren “Akana” da bir “Tanrıça” dır. Dişidir. (Göksel,1993:105) Şamanizm’ de eşitlik temel kuraldır. Kadın güçlü, kişilikli ve etkilidir.
Türk Halk İlmi (Folklor) nin en değerli belgesi sayılan “Dede Korkut” kitabında “kadının erkeği tanımlayan saygıdeğer kişiliğinden” sık sık söz edilir. Dede Korkut’ ta kadının aile yapısındaki yeri konusunda kendine özgü bir sınıflandırma vardır. Aile her bakımdan kadının yönetimindedir. (Öztelli,1976:106) Eski Türklerde kadın konusunda bilgilerin yer aldığı diğer bir yapıt Yusuf Has Hacip’in 1069 yılında yazdığı “Kutadgu-Bilig” adlı eserdir. Bu eserde de kadın ve kızın değerinden “nadir” deyimi ile söz edilir. Yine Türk Moğol inanışlarına göre Yer Ana Tanrıçası “Ötüken” de dişidir. (Göksel,1993:106) Ziya Gökalp’in “Türkçülüğün Esasları” adlı eserinde de İslamiyet’in kabulünden önceki Türk kadınının konumu ayrıntılı bir biçimde incelenmiştir. Bu eserde yer alan bilgilere göre eski Türklerde ana ve baba soyu değerce birbirine eşit tutulmuştur. Ayrıca ev yalnız kocanın malı olmayıp, karı ve kocanın ortak malıdır.Bu nedenle evin erkeğine “ev ağası” denildiği gibi, evin hanımına da “ev hanımı” denirdi. (Unat,1982:7) Gökalp adı geçen eserinde Türkler’in tarihin her döneminde aile yaşamı açısından demokrat ve feminist bir görüşe sahip olduklarını ifade ettikten sonra totemizmin etkisiyle erkeğin, Şamanizm’in etkisiyle de kadının kutsallaştırıldığını belirtmektedir. Bu nedenle tüm aile uygulamalarında kadın ve erkeğin birlikte bulunması zorunluluktu. “Velayeti amme Hakan ile Hatunun her ikisinde müpteseken tecelli ettiği için bir emirname yazıldığı zaman “Hakan Emrediyor ki” ibaresiyle başlarsa kabul olmazdı. Kabul olması için, “Hakan ve Hatun Emrediyor ki” sözleriyle başlaması gerekirdi. Ayrıca Hakan tek başına bir elçiyi huzuruna kabul edemezdi. Elçiler ancak sağda hakan ve solda hatun oturdukları bir zamanda, ikisinin birden huzuruna çıkarlardı. Şölenlerde, kenkaşlarda, kurultaylarda, ibadetlerde ve ayinlerde, harp ve sulh meclislerinde hatunda mutlaka hakanla beraber bulunurdu.”(Gökalp,1958:112) Görüldüğü gibi, eski Türk toplumlarında, devlet hizmetlerinde bile erkeğin egemenliğinin olmadığı, devlet yönetiminin “karı-koca”, “Hatun-Hakan” ekibinin ortak sorumluluğu ile yürütüldüğü bir gerçektir. Hatta yukarıda görüldüğü gibi, “yasa” mahiyetindeki “Emirname”ler her ikisince imzalanmazsa yürürlüğe konulmamaktadır. (Taşkıran,1978:13) Tarihte “Devlet Başkanlığı” yapan ilk kadınlarda Türklerdir. Mesela Delhi Türk Devleti’nde Raziye Sultan, Kirman’da Kutluk Türk Devleti’nde Türkan Hatun gibi. Türklerde örtünme (tesettür) yoktu.İslamiyet’in getirdiği daha çok büyük kentlerde özellikle İstanbul’ da gelişen “kaç-göç adeti” köy ve kasabalarımızda pek etki yapmamıştır. Daha yakın tarihimizde kadının erkeğin sorumluluklarını hep paylaştığı görülür. Atilla, gelenekleri sürdürür, elçileri karısıyla birlikte kabul ederdi.(Göksel, 1993:109) Eski Türklerde evlilik kurumunda, “tek kadın – Monogami” esastı. Ailede mal-mülk tümüyle ortaktır. Çocuklar üzerinde velayet hakkı da birleşiktir. (İnan,1969:9) Görüldüğü gibi tarihsel gelişim sürecinde Türk toplumunda kadına gereken değer verilmiştir. Çeşitli Türk devletlerinde kadının önemli ve saygın bir konuma sahip olduğunu görmekteyiz. Yine Türk toplumuna her dönemde yön veren kadın olmuştur. Bu bir Türk yaşam tarzıdır. Bunu bir milletin dilinde, edebiyatında ve sanatında görmek mümkündür. Türk devletlerinde kadın yalnız ev içinde değil, tarlada, pazarda ve hatta devlet işlerinde eşinin yardımcısı olmuş, özellikle sosyal etkinliklerde ön planda yer almıştır. Kadının meclislere katılması, kaç-göç olmaması, yaşlı kadının söz sahibi olması,tek eşlilik modelinin yaygınlığı kadının taşıdığı değeri ortaya koymaktadır.
KAYNAK: Vahap SAĞ. TARİHSEL SÜREÇ İÇERİSİNDE TÜRK KADINI VE ATATÜRK. Cumhuriyet Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder